Bir an gafletle dilediğiniz dileğin, ettiğiniz duanın kabul olduğunu düşünün. Fevkalade muazzam ve bir o kadar felaket bir dilek. Her şey Dorian Gray'in ressam arkadaşımın çizdiği kendi portresini görmesi ve gün geçtikçe çirkinleşip , yaşlanacağını bir daha portredeki kadar güzel olamayacağını hissetmesiyle başlar. Ve o muazzam felaket dileğini o an o kadar içten söyler ki belki Tanrı belki şeytan onun dileğini kabul eder. Başına gelecek olanlara bakılırsa sanırım Dorian güzellik uğruna ruhunu şeytana sattı. Bunun yanında Dorian vicdanını ve tabi tüm iyi özelliklerinide kaybetti. Belkide tüm bunlara hayatını oldukça etkileyen dostu Lord Henry'nin çok da ahlaklı bir insan olmaması sebebiyet vermişti. Lord Henry Dorian'ı her anlamda etkiledi ve Dorian da insanları... Tabi Dorian Gray'in en etkileyici özelliği güzelliğiydi. Yüzündeki masumiyeti gören kimse onun ağzından kötü bir söz dahi çıkmadığına yeminler edebilirdi. Çünkü kötülük yüze yansır, günah insanın yüzüne vurur, gizlenemez. İnsan kötülük ettiğinde ağız kıvrımlarından, düşük göz kapaklarından, hatta ellerinin duruşunda bile ele verir kendini. Ama Dorian hala bir melek kadar temiz ve masum görünüyordu. Kapılar ardında kilitli olan portresinin aksine...